NERİMAN TOKDİL

Seferihisar’lılar onu Fırıncı Neriman teyze olarak tanıyorlar. Eşini kaybedince işin başına geçecek kadar cesur ve dirayetli bir kadın. Tam 23 yil boyunca hiç ara vermeden kayınpederi Halil Ağa’nın gevrekleriyle ünlü fırınını işletmiş.Evlatları büyüyünce de elini ekmek hamurundan çekmiş. İşi devralan çocukları da onun adını yaşatmak için fırının adını ”Neriman Tokdil” olarak bırakmış. Bu hikayeyi biraz daha geniş inceleyelim…

Neriman Tokdil ile aile lakaplarının adını taşıyan apartmanlarındaki evinde sohbet ediyoruz.Evinin duvarları aile buyuklerinin eş ve çocuklarının,torunlarının fotoğraflarıyla süslü.

Doğma büyüme Seferihisar’lı olan Neriman Tokdil 1938 doğumlu.Aile lakaplarının Lako olduğunu söylüyor. Lako şişman iri adam demekmiş. Neriman teyzeler 5 kız kardeş.Babaları Lako Hüseyin Ersöz bakkal.Neriman Hanım,babasının Kanaat Bakkaliyesi’ni şöyle anlatıyor;

Babam bakkaldı ama her şeyi satan bir esnaf.Şimdinin Tansaş’ı gibi market gibi bir bakkaldı, toptancıydı aynı zamanda. İsimleri hep babaannem koyardı diyor Neriman Hn. Münasip, Lütufkar,  Nuran, Neriman, Vesile Babaannem Ulamış Köyü’nden gelmiş. Dedemiz Arnavut’muş. Neriman Tokdil İlkokul’u Zafer İlkokul’unda okumuş.Çalışkan bir öğrenciydim.Hesaba kitaba aklım yatardı.Hepimizin aklı yatardı kızlar olarak diyor.

İlkokul’dan sonra okula gitmeyen Neriman Tokdil Oğlan çocuğu olmadığı için babasına sık sık  yardıma gittiklerini anlatıyor. Okullarımızı iyi bitirdik.Okullarda kooperatifler olurdu o zaman.Ben üçte başladım beşe kadar orayı işlettim.Esnaf yetiştim ben.Her gün kasayı teslim eder gelirdim.Yoksa 23 sene fırını işletemezdim diyor.

Okulu bitiren kızlar o yıllarda Seferihisar’da açılan biçki dikiş kursuna giderdi.Çeyiz çok önemliydi.Sandık küçükkenden alınırdı kızlara.Şimdi Sağlık Ocağı’nın olduğu yer Halkevi’ydi.Hepimiz biçki dikiş kursuna gittik orada. Neriman teyze ,geleneklere bağlı ,kalabalık ve varlıklı bir ailenin kızı.Bizi zaman makinesine bindirip,neşeyle dolaştırıyor Seferihisar’ın o yıllarında…

Bir kamyon dolar her Çarşamba denize gideriz.Akkum’a ya da Sığacık’ta kayalıklara.Turbe’ye de giderdik.Tatlı mayalar yapılırdı. Hıdırellez 6 mayıs’ta kutlanır bahçelere kiremitli evler yapılır,güllere anahtarlar takılır,deniz kenarına gidilir okunur dilekler denize atılırdı. Bir de Ağustos’un 14’ü Deniz bayramı olurdu.Akarca’ya giderdik yaya.Deniz bayramında elbiselerle girilir denize.O gün şifa denirdi denize. Anne babamım kapısı misafire açıktı.Beş kızız.Annem çok yardımcı alırdı kalabalığız.Çamaşırlar teknede yıkanır.Bahçede yere oturursun küllü su yapılır öyle yıkanırdı.

Neriman Hanım’ların koşuşturması bol,kalabalık evinde Ramazanlar da hareketli geçer.Herkes oruç tutar,mutfaksa her zaman yoğun ve doludur. Annemin yemekler meşhurdu Ramazandan 10-15 gün önce hazırlıklar başlardı.Dolap yoktu evimizde kuyu vardı.Bütün mahallece yapılırdı yemekler. Dört beş ay bahçelere giderdik.Eylül’de soğuklar başladı mı dönerdik.Kapılarda kilit olmaz.Kapılar İple bağlanır güvenle giderdik.

Neriman Tokdil esnaf babasının veresiye defterinin hiç eksik olmadığını anlatıyor.Hatta kocasının bile bu defterde olduğunu söyleyerek,hala eskilerden kalan bu defterleri anı diye sakladığını söylüyor.

Neriman Tokdil seferihisar’ın eski düğünlerinde kadın ve erkeğin birlikte oturmadığını anlatıyor. Münasip ablamız hariç hepimiz görücü usulu ile evlendik.Eskiden damat ile kız ayrı dururdu düğünlerde.Yalnız kadınlara yaparlardı.Resmi nikah belediyede olurdu. Eşi Ömer Tokdil ile 1960 yılında görücü usulu evlenmiş.Eşinin aydın bir insan olduğunu liseyi İzmir’de bitirdiğini söylüyor.Üç yıla yakın İzmir’de yaşamışlar.Eşinin işleri bozulunca Seferihisar’a dönmüşler ve eşi babasıyla çalışmaya başlamış.

İlk oğlu Tarık’ı İzmir’de kucağına alan Neriman Tokdil,Seferihisar’a döndükten sonra oğulları Talat ve Halil’in doğduğunu soyluyor mutlulukla.Eşi ile dolu dolu bir yaşamları olmuş.Sinemalara giderdik çiğdemle gazoz içerdik,fuara giderdik diyor.

Neriman Tokdil eşini çok genç yaşta kaybetmiş; Ben 35 yaşımda dul kaldım eşim 45 yaşındaydı.Evlenmeye karşı değilim ama ben hiç düşünmedim.Dükkanın başına geçtim.23 yıl esnaflık yaptım.Çocuklar büyüdü.İkisi bankacı oldu.Küçük oğlum benimle kaldı.Evlendiler hepsi.Fırını yıkıp yeniden yaptık,işlerimiz daha da çoğaldı.

Kayınpederini çok sevdiğini dile getiren Neriman Tokdil küçük oğluna onun ismini Halil’i koymuş.Halil Ağa’nın 1927 yılından beri fırıncılık yaptığını ,askeriyeye ,Kore Birliği’ne ekmek çıkarttığını söylüyor. Halilağa gevreğinin kayınpederime ait bir tarifi var.Hiç bir yerde yoktur.Çok meşhurdur,çok eskiye dayanır.Normal ekmek hamurundan yapılır.Su,un,tuz ve mayadan yapılan,hiçbir başka katkı mayası bulunmayan gevrek.Bol susamlı.Kızgın ateşte pişirilir.Tahan koymayız.

Halil Ağa gevreği için roportaja gelen Vedat Milor “Tadı Damağımda” programında Milliyet gazetesinde yer alan De-Gusto köşesinde anlatmış ve bizim için şu satırları yazmıştır.

“Gercekten İstanbul’da seyyar satıcıların sattığı simit ile ya da pastane simiti ile ilgisi yok.Yanında güzel bir çay ve tam yağlı beyaz peynir ile basit ama unutulmaz bir kahvaltı.Aynı kara fırının Girit kabaklı ve peynirli tepsi böreği de bir başyapıt…”

Eşi Ömer Tokdil’in dönemin Halk Parti’sinde aktif olduğunu,Ecevit ile çok görüştüğünü,İhtilal olduğunda çok çalıştığını,Halk Parti den belediye başkanlığı na adaylığını koyduğunu fakat 17 oy ile kaybettiğini söylüyor.Eşim CHP İlçe Başkanlığı da yapmıştı.Seçimden kısa bir süre sonra kalp krizinden vefat ettiğini diyor.

Neriman Tokdil kadınların çarşıya girmesinin yadırgandığı bir ilçede bu kuralları koşullar gereği,üstelik çalışan bir kadın olarak yıkmış.Neriman Teyze nin deyim yerindeyse içindeki cevher ortaya çıkmış.

“40 Günden sonra şalvarımı giydim,hayatta giymemiştim şalvar,ilk defa uzun kollu elbisemi giydim,başımı örttüm ağlaya bağıra fırına girdim.23 Sene hiç ara vermeden kasada çalıştım. Kayınpederim  eşimden üç sene önce ölmüştü.Kayınvalidem hayattaydı.Ben işe başladıktan sonra işler hareketlendi.Çok bereketlendik.Elim bollandı rahatladık çok şükür.”

“Fırıncılık çok zor bir meslek bir kadın için.Meslekten,hamurdan,ateşten anlamak lazım.Hep yabancı işçiler gelir,kaçıverirler.Sıkıştık mı gece eski fırıncıları kaldırırım.Sağolsun yardıma gelirler.Gıda maddesi zordur,dükkanı kapatamazsın,yok diyemezsin.Önce buğday ekmeği sonra normal ekmek yaptım.Zamanla çocuklar emekli olunca çeşitler arttı şimdi belki 30 çeşit var.Nohut ekmeği yaparız kayınpederim de yapardı.Çocuklarım becerikli elleri hamura bulaştı.”

“Ben çok ekmek dağıtırım.Zaten fırın ayak üstünde duruyorsa ondandır.”